Uyarlanabilir Optik

Uyarlanabilir Optik

Uzay bilimcileri pek çok ışık yılı uzaklığındaki yıldızlardan yansıyan ışıkları görebilmelerine rağmen Dünya'yı çevreleyen ince atmosfer tabakası onların bu işini oldukça zorlaştırmaktadır. Küçük miktarlardaki atmosfer tabakaları farklı ısıya sahiptir ve bu tabakalar sürekli hareket halindedir. Bu durum, ışığın da sürekli olarak yön değiştirmesine neden olur. Bu yön değişikliği, uzaydan alınan veri üzerinde bozulmalara yol açarak bu verilerin yorumlanmasını son derecede zor bir hale getirir. Gözlem evleri atmosferdeki kalınlığın etkilerini azaltmak ve bu sayede ışığın katetmesi gereken mesafeyi kısaltmak için genellikle yüksek dağların eteklerine inşa edilirler. Buna rağmen aşırı detaylı veri gerektiren projelerde en ince bir atmosfer tabakası bile problem yaratmak için yeterlidir. İşte bu probleme çözüm olarak uyarlanabilir optik adı verilen bir teknik icat edilmiştir.

Birleşik Devletler'de yaşayan bir astronom olan Horace Babcock, ışıktaki bu değişiklikleri algılayabilen ve kendisini buna göre değiştirebilen bir optik sistemi 1953 yılında icat etti. Her ne kadar onun bu tasarımı astronomlar için bir umut ışığı olsa da bu yöntem, atmosferdeki değişikliklerle başedebilecek güçteki bilgisayarların 1990 yılında geliştirilmesine kadar kullanılamadı.

Horace'ın bu tekniğine uyarlanabilir optik adı verilmektedir. Uyarlanabilir optik, gelen bozuklukları ölçer ve bu ölçümleri hızlıca göndererek aynanın şeklini değiştirir. Bir yıldızdan gelen ışık şekli değiştirilmiş bir ayna üzerine yansıtılır ve ardından bu ışığın atmosfer olmadan nasıl bir hal alabileceği ölçülür. Bu sistemin başarılı bir şekilde çalışabilmesi için sisteme bağlı bir bilgisayar atmosferdeki değişiklikleri analiz edebilecek ve ardından aynaya bu analizin sonuçlarını saniyede pek çok kez göndererek ayna üzerinde değişikliklerin yapılabilmesini sağlayabilecek bir kapasiteye sahip olmalıdır.

Uyarlanabilir optik tekniğini uygulamaya koymak kolay olmamıştır. Bükülebilir bir ayna oluşturabilmek için gerekli olan malzemelerin yanı sıra alınan verileri işleyebilecek güçte bir bilgisayarın varolmaması bu teknolojinin hızlı bir şekilde kullanıma geçmesinin önündeki en büyük engel olmuştur. Ancak teknik en sonunda kullanılabilir hale geldiğinde uzaydan alınan görsellerin kalitesinde inanılmaz iyileştirmeler gözlenmiştir.