Olta (Balık İğnesi)

Yazının bulunmasından önce icat edilen buluşları tarihlemedeki en büyük sıkıntı, bu buluşların kullanım amaçlarını tanımlayan herhangi bir verinin olmayışıdır. Paleoarkeologlar, atalarımızın bıraktığı fiziksel kanıt parçalarını bir araya getirerek onları anlamlandırmak gibi zor bir görevi üstlenmektedirler. İşte kullanım amacının ne olduğunun bilinmediği ancak tahmin edildiği en önemli bulgulardan birisi de oltadır. Olta, sanılanın aksine insanlığın gelişiminde çok önemli bir rol oynamıştır.

Bilinen en erken olta örneklerine M.Ö. 35.000 yılında rastlanır. Metal işçiliğinin başlamasından çok öncesine dayanan bu oltalar kemik, kabuklar, hayvan boynuzları ve ahşap gibi sert, dayanıklı ve doğal malzemelerden yapılmadır. Olta üzerine eklenen çeşitli yemler sayesinde tarih öncesi insanlar daha önceden ulaşamadıkları, protein ve yağ açısından zengin yiyecek kaynaklarına ulaşmayı başardılar. Gündelik yiyeceklerine balık ekleyen insanlar, bu sayede yaşamları için gerekli olan yağlı asitleri de bünyelerine dahil etmiş oldular.

Oltanın bulunuşunu takip eden binlerce yıl süresince insanoğlu, oltayı (ya da balık iğnesini de diyebiliriz) avlarının dikkatini çekmenin yanı sıra onları korumak ve kurtarmak için kullandı. İlk balık iğnesi ve olta örneklerine bakıldığında, kendisinden sonra gelecek olan oltalara kıyasla kolay bozulan, dayanıksız bir yapıda olduğunu söylemek yanlış olmaz. Bunda en önemli payı, daha sonra üretilecek olan oltaların kemik ya da kabuk gibi daha sert ve dayanıklı malzemelerden yapılmış olması alır. Ahşap, suda kolayca batmadığı için daha az tercih edilen bir malzeme olmuştur ancak buna rağmen tatlı su gelinciği gibi su yüzeyine yakın yüzen bazı balıkları avlamak için ahşap olta kullanımına 1960lara kadar devam edilmiştir.

Yeterli miktarda yiyecek kaynağına erişmek, erken insan için en önemli başarı simgelerinden biri olarak gösterilir. Verimli sularda balık avlamak, çok az zaman ve enerji gerektirir. Bu sayede tarih öncesi insanlar, zamanlarını ve enerjilerini sadece hayatta kalabilmek için değil, aynı zamanda refah düzeylerini yükseltmek için de kullanmayı başardılar.